Okudum: William Shakespeare - Othello

29 Aralık 2015

Dünya klasikleri arasında itibarlı yeri olan Othello isimli trajedi oyununu Shakespeare 1604 yılında yazmış.

Mağripli siyahi komutan Othello ve Venedikli beyaz karısı Desdemona'nın aşkını anlatan oyunda, bir takım entrikaların ürünü olarak kıskançlık teması bir hayli işlenmiş.

Okudum: Sabahattin Ali - Canım Aliye, Ruhum Filiz

27 Aralık 2015

Kış Okuma Şenliği'ne katıldığımdan bahsedip, bir kaç gün önce de okuma listemi paylaşmıştım. Şenliğe, Sabahattin Ali'nin 'Canım Aliye, Ruhum Filiz' isimli, eşi Aliye ve kızı Filiz'e yazdığı mektuplardan derlenmiş kitabıyla başladım ve kitabi bitirdim bile.

Okudum: Murat Gülen - Bir Demlik Düş


Kitap Ağacı Almanya ekibi olarak sık aralıklarla başlatıp devam ettirdiğimiz Kitap Zinciri (kisaca; kitabın sahibi sıralamayı belirleyip, ilk sıradaki kişiye yolluyor. Böylelikle kitap her üyeye uğrayıp, hepsinin notları da tamamlanınca sahibine geri yollanıyor.) kapsamında altıncı zinciri canım Huriye (@gonlumunzinciri) Murat Gülen'in 2015 yılında Minval Yayinlari'ndan çıkardığı 'Bir Demlik Düş' seçimi ile başlattı.

Kış Okuma Şenliği 2015

24 Aralık 2015

Sevgili Pinuccias'ın okuma şenliklerinden biriyle daha karşı karşıyayız.
Daha önce iki defa katılıp, sonra maalesef geçerli sebeplerden dolayı yolun sonunu görememiştim. Bu sefer şeytanın bacağını kırmayı planlıyorum, amin dinimiz :)

Şimdilik okuma listem böyle, ama şenlik boyunca bir değişiklik yapar mıyım bilinmez.
Ekstra puanların mümkün olduğu kategoriler dışında puanları belirtmedim, o kategorilerde her kitap 10 puan değerinde. Etkinlik hakkında geniş bilgi sahibi olabilmek için Pinuccias'ın yukarıda belirttiğim sayfasına bir göz atmanızı tavsiye ederim.
O halde keyifli okumalar!
Esen kalın.

1. Yabancı Yayınları'ndan bir kitap.

James Bowen - Sokak Kedisi Bob, Yabancı Yayınları, 224 sayfa.

2. İsminde kış mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların kışın geçtiği bir kitap.
Tezer Özlü - Çocukluğun Soğuk Geceleri, Yapı Kredi Yayınları, 65 sayfa. 

3. Liseye başladığınız yıl ödül almış bir kitap veya o yıl ödül almış bir yazardan bir kitap.
Oya Baydar - Erguvan Kapısı, Can Yayınları, 493 sayfa. 
(2004 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü)

4. Şenlik listenize alıp alıp okuyamadığınız bir kitap veya kütüphanenizde uzun zamandır okunmayı bekleyen bir kitap.
George Orwell - Hayvan Çiftliği, Can Yayınları, 152 sayfa. 

5. Herhangi bir edebiyat ödülüne aday olmuş ama kazanamamış bir kitap.
Elif Şafak - İskender, Doğan Kitap, 448 sayfa. 

2012 yılı Man Asian Edebiyat Ödülü için hazırlanan uzun listede aday gösterilmiştir. Fakat 5 kişiden oluşan kısa listeye seçilememiştir.

6. Yasaklanmış bir kitap.
Bertolt Brecht - Galilei'nin Yaşamı (Leben des Galilei), Suhrkamp Verlag, 131 sayfa. 

7. Kitapağacı'nın aylık okumalarından veya okuma kulüplerinin okuduğu kitaplardan bir kitap.
John Steinbeck - Gazap Üzümleri (Früchte des Zorns), dtv, 544 sayfa. (Kitapağacı Aralık kitabı.) ✔

8. Başkasının sizin için seçtiği bir kitap.
Rafik Schami - Gece Masalcısı (Erzähler der Nacht), dtv, 273 sayfa.
Sağolsun canım Ahum Kaderim kütüphanemden bu kitabı seçti. Onun da Şenlik listesine bir göz atın derim :)

9. 2015 yılında çıkmış bir kitap.
Şebnem Burcuoğlu - Kocan Kadar Konuş Diriliş, DEX, 252 sayfa. 

10. Yazarından imzalı veya yazarından imzalı olmasını gönlünüzden geçirdiğiniz bir kitap.
Gürgen Öz - Nevrotik, Yitik Ülke Yayınları, 132 sayfa. 

11. Bilim kurgu / Fantastik kurgu türünde bir kitap.
Douglas Adams - Otostopçunun Galaksi Rehberi, Sarmal Yayınevi, 220 sayfa.

12. Siz doğmadan en az 250 yıl önce yazılmış bir kitap.
William Shakespeare - Othello, Rowohlt Verlag, 173 sayfa.

13. Hem beyaz perdeye aktarılmış hem de müzikal veya tiyatro adaptasyonu olan bir kitap.
Gustave Flaubert - Madame Bovary, Albatros Verlag, 447 sayfa. 
1934'den beri 13 defa Beyazperde'ye uyarlanmış, ilk defa 1936 yılında Paris'teki Théâtre Montparnasse'da, ardından 1981 ve 2012 yıllarında sahnelenmiş.

14. Türk kadın bir yazardan öykü kitabı.
Mine Söğüt - Deli Kadın Hikayeleri, Yapı Kredi Yayınları, 172 sayfa.

15. Romantik türde bir kitap.
Jane Austen - Gurur ve Önyargı (Stolz und Vorurteil), dtv, 452 sayfa. 

16. Karakterlerden birinin bulunduğu kitabın isminde geçtiği bir kitap.
Alper Canıgüz - Alper Kamu Cehennem Çiçeği, April Yayıncılık, 221 sayfa.

17. Size hediye gelen bir kitap.
Mine Söğüt - Şahbaz'ın Harikulâde Yılı 1979, Yapı Kredi Yayınları, 346 sayfa.
Canım Yoncam'ın bu yılki doğum günümde bana hediye ettiği kitap... yine aklıma geldi bu kadının bizi bırakıp ta Amerikalara gittiği. Boynu bükük kaldığımız doğrudur:(

18. 150 sayfadan kısa 4 kitap. (her kitap 5 puan değerinde, hepsi okunursa artı 20 puan. Toplam 40 puan.)
Ayşe Kulin - İçimde Kızıl Bir Gül Gibi, Remzi Kitabevi, 136 sayfa. 
Bilge Karasu - Ne Kitapsız ne Kedisiz, Metis Yayınları, 94 sayfa.
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski - Beyaz Geceler (Weiße Nächte), İnsel Verlag, 110 sayfa. 
Sabahattin Ali - Değirmen, Yapı Kredi Yayınları, 137 sayfa. 

19. İsminde aynı kelimenin geçtiği 3 kitap. (Her kitap 10 puan. Hepsi okunursa artı 30 puan. Toplam 60 Puan.)
Seçilen kelime: defter.

Anne Frank - Anne Frank'ın Hatıra Defteri, (Anne Frank Tagebuch), Fischer Verlag, 316 sayfa.
Ayfer Tunç - Suzan Defter, Can Yayınları, 128 sayfa. 
Doris Lessing - Altın Defter (Das goldene Notizbuch), Fischer Verlag, 800 sayfa. 

20. Daha önce hiç okumadığınız 4 yazardan birer kitap. Yazarlardan ikisi Türk, ikisi yabancı. Her ikisinden de biri kadın biri erkek. (Her kitap 10 puan. Hepsi okunursa artı 20 puan. Toplam 60 puan.)
Canan Tan - Hasret, Doğan Kitap, 352 sayfa.
Tunc Ilkman - Bir Gün Beni Aglayacaksin, Okuyan Us Yayincilik, 212 sayfa. 
Christa Wolf - Kassandra, Suhrkamp, 179 sayfa.
İvan Turgenyev - Babalar ve Oğullar, Anaconda Verlag, 254 sayfa.

21. Birinin isminin bir kelimeden, birinin iki kelimeden, birinin 3 kelimeden, diğerinin 4 kelimeden ve diğerinin 5 veya daha fazla kelimeden oluştuğu toplam 5 kitap. (Her kitap 10 puan. Hepsi okunursa artı 40 puan. Toplam 90 puan.)
İskender Pala - Mihmandar, Kapı Yayınları, 383 sayfa. 
Oğuz Atay - Tehlikeli Oyunlar, İletişim Yayınları, 479 sayfa. 
Filiz Ali - Filiz Hic Üzülmesin. Sel Yayincilik, 128 sayfa.
Sabahattin Ali - Canım Aliye, Ruhum Filiz, Yapı Kredi Yayınları, 153 sayfa.
Mine Sögüt - Dolapdere. Kürt Kediler Cingene Kelebekler. Heyamola Yayinlari, 112 sayfa. 

22. 'Kendi temanı kendin yarat': kendiniz belirleyip dört kitap okuyacağınız bir kategori. (Her kitap 10 puan. Hepsi okunursa artı 40 puan. Toplam 80 puan.)
Belirlenen kategori: Kitaplığımda okunmayı bekleyen kitaplar
Sabahattin Ali - Yeni Dünya, YKY, 124 sayfa. 
Kolektif - 10 Amazon, Eton Yayıncılık, 263 sayfa. 
Selahattin Nehir - İstanbul Yalnızları, Editura, 216 sayfa. 
Baris Bicakci - Seyrek Yagmur, Iletisim Yayinlari, 100 sayfa. 



Bir gün bir nehir keharında...

13 Aralık 2015


Güvercin kanadında tüm sancılarımı yitirmek isterdim
O yükseldikçe, gökyüzüyle birleştikçe dertlerin yükühafiflesin isterdim
Onun gibi yüreğimde bir hançer hissettiğimde uzaklaradoğru kanat çırpmak isterdim
Öyle bir yalnızlık isterdim ki onun gibi asil ve yüce...
Öyle bir özgürlük isterdim ki kanat çırptıkça,yükseldikçe, dağ doruklarını okşadıkça katlanan....

6 Ekim 2012
 

Denizde Hazine

Gözlerim kapalı dinliyorum geceyi
Yıldızların sihirli sessizliğini
Ay ışığının güneşe hasretini
Uzaktan denizin dalgalarını
Firtınayla dans edişlerini

Gecmise Yolculuk

Çocukluğum bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor...
Doğduğum şehir
Koşup oynadığım sokaklar
Düşüp dizimi kanattığım merdivenler
Gökyüzünün o eşsiz güzelliği
İnsanların saf ve güzel hali
Arkadaşlıklar
İştahla yenen çikolata...
Ve aniden havalanan ve rüzgara kanat geren uçurtma...
Tutup yakalamak sımsıkı sarılmak ister insan ama olmaz...

10 Aralik 2012

Okudum: Zülfü Livaneli - Leyla'nın Evi

12 Aralık 2015

Kitapağacı Ekim ayında Zülfü Livaneli'den Leyla'nın Evi'ni okudu, ben de onlara uydum. Kitap bir kaç gün elimde dolaştı durdu maalesef, fakat bu kitaptan çok benim vaktimin çoğunu çalışarak geçirmemle alakalıydı.


Kafka'dan esintiler




Alman edebiyatının yetiştirdiği en ünlü, en farklı ve en yetenekli yazarlarından olan Franz Kafka, arkadaşı Oskar Pollak'a yazdığı mektuplardan birinde kitap okumak ve kitaplar üzerine şöyle bir kaç satır yazmış:


Okudum: Ilhami Algör - Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

'
Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku' okumaya başladığım aynı gün bitirdiğim bir kitap.

Yaklaşık 50 sayfa olduğu için bir akşam zombili,
ölmemiş ölülerle dolu dizisini izleyen sevdiceklere inat rahatlıkla okunabilir (test edilmiştir).

Dönüşüm muhteşem olacak!

Blog merhaba!
Buralar pek bir sessizleşmiş değil mi? Bloğumu unuttum mu yoksa? Tabii ki hayır.
Ama yakında geride bırakacağımız 2015 yılının ikinci yarısında bir cok şey değişti.
Hayatım değişti desem abartmış olmam. İyi şeyler de oldu, sıkıntı yaratan şeyler de; ama şükür ki iyi şeyler ağırlıktaydı.
Instagram hesabım üzerinden ara ara paylaşım yapıyorum ama sayfayı bayağı ihmal etmişim.
Bundan sonra yine yazmayı düşünüyorum, bu sefer daha sık, daha düzenli. Önümüzdeki günlerde okuduğum, ama burada henüz yazmadığım kitapların yorumlarını atacağım.
Bunları dışarılarda bir yerlerde birileri okuyor mu? Bilmiyorum. Fakat selam olsun yine de kitapları hayatından çıkarmayanlara.
Kendinize iyi davranın.

Bahar Okuma Şenliği 2015 ara sonuçlar

11 Mayıs 2015

Bahar Okuma Şenliği 2015'de ilk yarı tamamlandı, durum güncellemesi yapıyorum.
Toplamda 9 kitap okumuşum, başka zaman olsa çok az okumusum derdim fakat şu sıralarki düzensiz okumama bu bile başarılı benim için :)

Hangi kategorilerden hangi kitapları okuduğumu tekrar belirttim:


Okudum: Alper Canıgüz - Oğullar ve Rencide Ruhlar

8 Mayıs 2015

Muhtemelen uzun zaman geçmiştir dinmeyen kahkahalar eşliğinde kitap okuyuşumun üzerinden. Daha önce hiç duymadığım ve Kitapağacı dostlarımdan sevgili Didem'in (kendisine buradan tekrar teşekkürlerimi sunuyorum :)) ikinci kitap zinciri için seçmesi sayesinde okuduğum 'Oğullar ve rencide ruhlar' isimli kitabın ana karakteri Alper Kamu (Albert Camus bağlantısı var bunda kesin).

Okudum: Sebnem Burcuoğlu - Kocan Kadar Konuş

'Kocan Kadar Konuş' dönemimizin, sinema filminin de çekilmesiyle, en popüler kitaplarından biri.
Uzun bir süre okumamakta direndim, herkesin okuduğu, övgüler yağdırdığı popüler kitaplardan sürekli uzak durmaya çalışıyorum. Sonra bir baktım okuyan arkadaşlarımdan olumlu yorumlar geliyor ve de millet sinema filmini anlatıp duruyor, kendi kendime merakımın da etkisiyle 'filmini izlemektense kitabı okumayı yeğlerim' dedim ve başladım okumaya.

Okudum: Sunay Akın - Bir Çift Ayakkabı

2 Mayıs 2015

Sunay Akın'ı ilk defa kitap dostlarimla oldugumuz grubun kitapzinciri etkinliği sayesinde 'Bir Çift Ayakkabı' isimli kitabıyla okudum.

Kitap çeşitli hikayelerden oluşuyor, tek ortak noktaları hikayelerdeki temanın 'bir çift ayakkabı' olması. En güzeli de, hepsinin yaşanmış, gerçek hikayelerden oluşması ve de bir çok ünlü isimle ilgili olması.

Okudum: Ahmet Ümit - Beyoğlu Rapsodisi

Bir polisiye roman sever olarak heyecanla başlamıştım Ahmet Ümit'in "Beyoğlu Rapsodisi' isimli
kitabına. Türkiye'de de polisiye roman yazan insanların varlığından mutluluk duydum. Fakat kitap ilerledikçe düş kırıklığına kapılmadan edemedim. Evet, kitabın neredeyse yarısından fazlası boyunca Ahmet Ümit bir türlü sadede gelemiyordu.

Okudum: Yekta Kopan - Aile Çay Bahçesi



Yekta Kopan'ın yeni romanı Aile Çay Bahçesi'nin, çoğu kadının kendinden izler bulacağı unutulmaz bir kahramanı var: Müzeyyen... Aile yaşamının gizli şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla kendi varlığının silinmeye başladığını hisseden bir kadın... Kopan'ın romanı, güçlü, okuru kıskaca alan bir anlatımla sarsıcı bir finale uzanıyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Okudum: Ayfer Tunç - Ömür Diyorlar Buna

7 Nisan 2015

Uzun zamandır aklımda fır dönen düşünceleri, 'biliyor musunuz ki, iyi yaşanmış hayat bir hazinedir?' diyen Ayfer Tunç  ne güzel tanımlamış...

Halil Serkan Öz ve nice onurlu öğretmenler...

4 Nisan 2015



Bu ne mi? Bir öğretmenin öğrencileri için hazırladığı kitap listesi. Okuma sevgisini öğrencilerine aşılamak isteyen, insanın karşısına çıkabilecek en iyi öğretmenlerden biri!

Bu öğretmen kim mi? Yalova Valisi'(ismi lazım olmayan bir zat)nin öğrencilerinin önünde 'kılık kıyafetinden' dolayı hadsizce azarlayıp, sınıfından kovduğu ve onurunu kırdığı değerli öğretmen Halil Serkan Öz!
Halil Serkan Öz, bu vali denen insan kılığındaki kişiyi protesto amaçlı düzenlenen Öğretmene Saygı yürüyüşünde geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti.
İnsana saygıyı bilmeyenlerin ülkesinde onurlu öğretmenlere değil, tacizci, tecavüzcü, yalaka öğretmenlere saygı olur anca! Vali bey, senin kılığın kıyafetin yerinde ama senin kalbin bozuk, kokuşmuş farkında değilsin! Hırsızlardan da pek fazla bir şey beklememek lazım.
Ben de bir öğretmen adayıyım. Bu mesleği seçmemin nedeni, 'ver dersini al maaşını' değil, ileride öğrencilerimim daima gülümseyerek hatırlayacağı bir öğretmen olma isteğidir. Bu meslekteki en büyük idollerim Halil Serkan Öz ve onun gibi olan öğretmenlerdir.
Halil Serkan Öz ölümsüzdür! Nice öğretmenler geliyor onu yolundan!
Rahat uyu öğretmenim!

Okudum: Agatha Christie - Filler de Hatırlar

Agatha Christie romanlarını sevdiğimi bilmeyen yoktur çevremde.
'Filler de Hatırlar' isimli kitabını diğerlerinde olduğu gibi bir çırpıda okudum. Çözülmesi gereken mesele başlarda içinden çıkılmaz gibi (hep öyledir Christie kitaplarında), sonra yeni detaylar öğrendikçe taşlar yerine oturmaya, ünlü Belçikalı (Fransız değil! Kendisi asla hoşlanmaz ona Fransız denmesinden) dedektifimiz Hercule Poirot kendi deyimiyle gri beyin hücrelerini çalıştırmaya başlar. Yalnız bu sefer ona polis tanıdık ve arkadaslarinin yanı sıra, eski bir tanıdığı olan Bayan Oliver de yardım ediyor. İlginç tarafı ise, Bayan Oliver aynı Agatha Christie gibi çok ünlü bir polisiye roman yazarıdır. Bana kalırsa yazar muhtemelen kendinden bahsetmiş.
Olay çözüldüğünde beni açıkçası şaşırtmadı, detayları pek tahmin edemesem de esas gerçeği az çok tahmin edebilmiştim.
Elbette beğendim 'Filler de Hatırlar'ı, fakat diğer bir çok kitabının yanında biraz zayıf kalmış, yani en iyi Agatha Christie kitapları arasında görecek kadar beğenmedim. Yazarın çok daha heyecanlı, çok daha şaşırtıcı hikayeleri mevcut.
Buna rağmen Agatha Christie romanlarının hepsi okunmaya değerdir.

"Eski günahların gölgeleri uzun olur."

"Dorothea, Margaret’ten devamlı nefret etmiş. Margaret’te aksine Dorothea’ya karşı sevgi beslemiş, devamlı koruyup, kollamıştır."

Bu arada bu kitabı Bahar Okuma Şenliği 22. kategori kapsamında okudum. Seçtiğim tema polisiyeydi.

Gri ülke

1 Nisan 2015

Genç kadın gri renkli ülkenin yağmurlu ve fırtınalı havasını çok seviyordu. Sanki bir şey vardı onu çeken, bu havalar onu adeta büyülüyordu. Yine bir tatil günü evinden dışarı adım attı. Nereye gideceğini bilmiyordu, düşünmemişti bile. Nasılsa kendiliğinden götürecekti ayakları onu bir yerlere. Tabii ki şemsiye almamıştı yanına. O yağmurdan korunmak değil kendini ona teslim etmek istiyordu.
Uzunca bir vakit yürüdü. Nehir kenarına vardığında soluklanmaya karar verdi. Etrafta kimselere rastlanmıyordu. Gri renkli ülkenin insanları böyle günlerde evlerine, yani beton labirentlerine saklanırdı. Kafalarını bile uzatmazlardı pencereden dışarıya. Böyle zamanlarda orada sadece martılara rastlamak mümkündü, onlar terk etmezdi yerlerini hiç bir zaman.
Genç kadın iliklerine kadar hissetti yağmur damlalarının teninden süzülüşünü ve ruzgarin saçını yumuşak dokunuşlarla okşayışını. Martıların çığlıklarına kulak verdi anlam yüklemek istercesine. Sevinç çığlıkları mıydı bunlar yoksa çaresiz birer haykırış mı? Bu düşünce içinde kaybetti kendini adeta. Öyle ki rüzgarın şiddetini arttırdığını, yumuşak dokunuşların gittikçe sertleştiğini hemen farkedemedi. Tutunmasa savrulacakmış gibiydi.
Rüzgar dışarıda mı yoksa onun kalbinde mi daha acımasızdı karar veremedi. Ne fark ederdi ki hem. İkisi de onu savurmaya yetiyordu. İşte o da bunu seviyordu.



10(!) Kitap Mimi

30 Mart 2015

Sevgili kitapkurdu arkadaşım Ahu beni etiketlemiş. Hem de asla hayır diyemeyeceğim bir konu ile ilgili. Hemde kitaplar ile güzel bir mimde. On sevdiğimiz kitabı sayıyormuşuz. Yapmayin, etmeyin arkadaşlar. Ben bir çok kitabı çok seviyorum ve 'en sevdiklerin hangisi' denince kan ter içinde kalırım. En azından sandimizi deneyelim :)

Bir de, ben bu blog dünyasının azıcık acemisiyim, pek de anlamam böyle şeylerden, ama 'katılmayanı dövüyorlar' diye tehdit etti Ahu :)

1. Franz Kafka - Dava
2. Bertolt Brecht - Der gute Mensch von Sezuan
3. Ayfer Tunç - Ömür Diyorlar Buna
4. Ahmed Arif - Leylim Leylim / Leyla Erbil'e mektuplar
5. Johann Wolfgang von Goethe - Faust
6. Agatha Christie - On Küçük Zenci
7. Agatha Christie - Doğu Ekspresi'nde Cinayet
8. Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna
9. E. T. A. Hoffmann - Der Sandmann ('kum adam')
10. Oruç Aruoba - De ki İste

(Liste sıralamasının herhangi bir anlamı yok. Bir ranking değil bu.)

Bahar Okuma Şenliği icin kitap listem

Uzun bir adan sonra tekrar merhaba :)
Çoktandır, ta kışın, yapmak istediğim, ama cesaret edemediğim bir etkinliğe katılmaya karar verdim.
Kitap okumayı biraz daha heyecanlandırmak ve farklı tarzda kitaplarla da tanışmak için ben de sevgili Pinuccia'nın düzenlediği Bahar Okuma Şenliği'ne katılmaya karar verdim. Listemi hazırlamam tam bir karın ağrısı oldu bana, sanırım şenliğin en zor kısmı bu oldu benim için :) Ama olsun, bundan sonrası kolay geçecek demektir :)
Bu yazımda hem tüm kategorileri hem de benim okumak istediğim kitapları paylaşacağım. Yazar ve kitapların isimlerinin yanı sıra, yayınevi ve sayfa sayısı hakkında bilgi de mevcut. Listem henüz tam değil, bir kaç eksik bilgi ve kategoriyi zamanla eklemeye çalışacağım.

Hadi o zaman iyi şenlikler! :)

1. Kategori (10 puan): Yaşar Kemal'den bir kitap. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz ustaya saygı kategorisi.
Yaşar Kemal - Deniz Küstü , Yapı Kredi Yayınları, 419 sayfa.

2. Kategori (10 puan): Bir çizgi roman veya foto roman.

3. Kategori (10 puan): Bir iki kitabını okuyup külliyatını okumayı gönlünüzden geçirdiğiniz bir yazardan bir kitap.
Mehmed Uzun - Aşk gibi Aydınlık Ölüm gibi Karanlık, Gendaş Kültür, 374 sayfa.

4. Kategori (10 puan): 1001 kitap listesinden bir kitap.
George Orwell - Hayvan Çiftliği, Can Yayınları, 152 sayfa.

5. Kategori (10 puan): Mizahi türde, eğlenceli bir kitap.
Şebnem Burcuoğlu – Kocan Kadar Konuş, DEX Yayınevi, 220 sayfa.

6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
Ödön von Horváth - Jugend ohne Gott ('Allahsız Gençlik'), Suhrkamp, 142 sayfa.

7. Kategori (10 puan): Daha önce okuduğunuz bir kitapta bahsi geçtiği için merak edip okumak istediğiniz bir kitap.
Seçtiğiniz kitabı söylerken bu kitabın daha önce hangi okuduğunuz kitapta geçtiğini de belirtin lütfen.

8. Kategori (10 puan): İsminde bahar mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların bahar mevsiminde geçtiği bir kitap.
Joanne Greenberg - Sana gül bahçesi vadetmedim, Metis Edebiyat, 280 sayfa.

9. Kategori (10 puan): Bir yazarın tavsiye ettiği bir kitap.
Kitabınızı söylerken hangi yazarın bu kitabı nerede tavsiye ettiğini de belirtin lütfen.
Ahmet Hamdi Tanpınar - Yaşadığım gibi, Dergah Yayınları, 535 sayfa.
(Ayfer Tunç'un tavsiyesi, kaynak)

10. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.

11. Kategori (10 puan): Bir öykü kitabı.
Sunay Akın - Bir Çift Ayakkabı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 184 sayfa.

12. Kategori (10 puan): Sizinle aynı ay doğmuş bir yazar veya şairden bir kitap.
Aziz Nesin - Sondan başa, Adam Yayınları, 184 sayfa.

13. Kategori (10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap.
José Mauro De Vasconcelos - Şeker Portakalı, Can Çocuk Yayınları, 182 sayfa.

14. Kategori (10 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış kadın bir yazardan bir kitap.
Doris Lessing - Das goldene Notizbuch ('Altın Defter'), Fischer Verlag, 800 sayfa.

15. Kategori (10 puan): Biyografi/otobiyografi/anı türünde bir kitap.
Demet Altınyeleklioğlu - Pargalı ve Hatice, Artemis Yayınları, 842 sayfa.

16. Kategori (10 puan): Bir savaş romanı. (Fantastik savaşlar kapsam dışı)
Erich Maria Remarque - Im Westen nichts Neues ('Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'), Kiepenheuer & Witsch Verlag, 336 sayfa.

17. Kategori (10 puan): Çok uzun süredir okumaya niyetlenip okumayı sürekli ertelediğiniz bir kitap.
Patrick Süskind – Kontrabaß ('Kontrabas'), Diogenes, 96 sayfa.

18. Kategori (Her kitap 10 puan, 3 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 50 puan): Dünya edebiyatından üç kitap.
Kitapların biri Latin Amerika, biri Uzakdoğu, biri Balkan edebiyatından olmalı. Türk edebiyatı kapsam dışı.
Latin Amerika: Gabriel García Márquez - Die böse Stunde (Şer Saati), Deutscher Taschenbuch Verlag, 150 sayfa.
Uzakdoğu: Haruki Murakami - Sahilde Kafka
Balkanlar: -

19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): Aynı yazardan üç kitap. (Kitaplar aynı seriye ait olabilir).
1. Ahmet Ümit - Sultanı Öldürmek (ebook).
2. Ahmet Ümit - Beyoğlu Rapsodisi, Everest Yayınları, 551 sayfa.
3. Ahmet Ümit - Bab-ı Esrar (ebook).

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Yeni yazarları keşfetmek lazım. Kim bilir şimdiye kadar hiçbir kitabını okumadığımız ama çok seveceğimiz ne çok yazar var. Bir Türk kadın, bir Türk erkek, bir yabancı kadın, bir yabancı erkekten olmak üzere toplam 4 kitap okumanız gerekiyor.
1. Akilah Azra Kohen - Fi, Destek Yayınları, 600 sayfa.
2.
Yekta Kopan – Aile Çay Bahçesi, Can Yayınları, 144 sayfa.
3. Christa Wolf - Kassandra, Suhrkamp, 179 sayfa.
4. John Green - Das Schicksal ist ein mieser Verräter ('Aynı yıldızın altında'), Deutscher Taschenbuch Verlag, 333 sayfa.

21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Karakterlerin bulundukları kitaba isim verdikleri dört kitap.
1. Anne Frank - Anne Frank Tagebuch ('Anne Frank'ın Hatıra Defteri'), Fischer Verlag, 316 sayfa.
2. Agatha Christie - Hercule Poirots Weihnachten ('Noel'de Cinayet'), Fischer Verlag,
Türkçe çeviride kullanılan isimde kahramanın kendi ismi geçmese de, hem orjinal dilinde hem de Almanca'da geçtiği için kategoriye uygun olacağını düşündüm)
3. Orhan Pamuk - Cevdet Bey ve Oğulları.
4. Cengiz Aytmatov - Dshamilja ('Cemile'), Suhrkamp Verlag, 123 sayfa.

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
Seçilen tema: polisiye roman.
1. Friedrich Dürrenmatt - Der Richter und sein Henker ('Hakim ve Celladı'), rororo Verlag, 128 sayfa.
2. Alper Canıgüz - Oğullar ve Rencide Ruhlar, İletişim Yayıncılık, 204 sayfa.
3. Agatha Christie - Acı Kahve.
4. Agatha Christie - Elefanten vergessen nicht ('Filler de Hatırlar'), Fischer Verlag, 207 sayfa.

Furuğ Ferruhzad #1Yeniden Merhaba Diyeceğim Güneşe

9 Mart 2015

Yeniden merhaba diyeceğim güneşe
Gövdemde akan nehirlere
Bulutlar gibi uzayıp giden düşünceme
Benimle birlikte kuru mevsimlerden gecen
Bahçemdeki ağaçların hüzünlü büyümesine
Gecenin kokusunu hediye eden kargalara
Yaşlılık biçimim olan ve aynada yaşayan anneme
Tekrarlanan şehvetimle döllenen yeryüzüne
Yeniden merhaba diyeceğim
Geliyorum, geliyorum, geliyorum,
Saçlarımla: Yeraltı kokularının devamı
Gözlerimle: Karanlık tecrübesiyle
Duvarların ötesinden kopardım dallarımla,
Geliyorum, geliyorum, geliyorum,
Ve aşkla dolu avluda bekleyen kıza
Yeniden merhaba diyeceğim.

Okudum: Vedat Türkali - Bitti bitti bitmedi

(...) Ustalıklı roman akışının yanı sıra kullanılan tarihsel veriler, Vedat Türkali'nin kitabına Ermeni sorunu konusunda gerçekten değerli bir belge niteliği kazandırmış. Soykırımın canlı tanığı Dede'nin siyasal örgütlenmeler üzerine anlattıkları da son derece önemli. Genelde azınlıklar, özelde ise Ermeni, Rum ve Kürt kırımları konusunda TKP'nin, hatta genelde Türk solunun tavrı, bazı istisnalar dışında, pek de tutarlı olmadığından, bu tarihi yaşamış bir Ermeni şahsiyetin bu konudaki değerlendirmelerine keşke daha geniş yer verilebilmiş olsaydı. (...) Her halükârda kitap, 1915'in 100. Yıldönümü'nde bu konuda yayımlanan ve yayımlanması beklenen birçok eser arasında önemli bir yer tutacak.
-Doğan Özgüden-

(...) Bildiğim kadarıyla, hassas ve örselenmiş ruhları müzikle tedaviye başlamak iyi bir yöntem. Siz de, sözcüklerin ve yazının müziğiyle benzer bir şey yapıyorsunuz. Sanatın ve sanatçının böylesi bir derman olma, tabiplik görevi de var herhalde. Hastalığıyla yüzleşmeye zorlananlarda, ilk başlarda, büyük öfke patlamaları da ortaya çıkabiliyor. Siz böylesi patlamalara da yüreğinizi siper etmektesiniz kuşkusuz. Bu da henüz insani aşamaya geçememiş sınıflı toplumlardaki (gerçek) aydın-Sanatçı'nın kara yazgısı olmalı. Bir "psikiyatri seansı" gibi algılanmalı yazdıklarınız (...)
-Haluk Gerger-

(...) Kürt meselesi, Ermeni meselesi, faşizm, Anadolu isyanları, katliamlar, ırkçılık, sosyalist mücadele, Ortadoğu'da olanlar, Nazi dönemi, Evren dönemi gibi hem güncel hem tarihi birçok konuda (...) ve de Ermeni sosyalisti Paramaz'ın Beyazıt'ta asılması ve son sözleri gibi çok ama çok önemli ve çarpıcı simgelerle (...) onun duygusunun bizim Erdal Eren'imizle örülmesi gibi çok anlamlı, derinlikli bir kurguyla (...) içine düştüğüm bu romandan hazine bulmuş da zenginleşmiş olarak çıktım.
-Nihat Behram-



Vedat Türkali'nin 'Bitti bitti bitmedi' isimli kitabını bitirdiğimde içimi bir burukluk kapladı. Sonu beni sarstığından mıdır bilemiyorum...
Kitabı sevmiş, son sayfaları bir kaç güne yayarak okumuştum, bitsin istememiştim açıkçası. Kitabı bir tarihçi olarak çok beğendiğim buradan belli oluyordur. Siz de benim gibi tarih ile ilgiliyseniz ve de özellikle 'Ötekiler'in kaderini ve tarihini merak ediyor, kayıtsız kalamıyorsanız, bir an önce okuyun. Kitap yüzeysel dahi olsa bize, kürtlerin ve sosyalistlerin Diyarbakır 5 no'lu zindanında yaşadıklarını ve Ermenilerin bu ülkede başına neler geldiğini anlatıyor... yüzeysel oluşu bence sorun değil, sonuçta tarihle alakası çok olsa da bu bir roman. Yine de insana kattıkları çok.
Okurken zorlandığım kısımlar ise anakarakkter Tarık'ın kendi ile yaptığı konuşmalardı. Bazen kendine mi yoksa başka bir karakterle mi konuşuyor anlayamadım tam. Fakat belki asıl amaç buydu. Bu kafakarışıklığı Tarık'ın karışık iç dünyasıyla eşit olabilir.

Kitaptan bir kaç alıntı:

"Gülümsedi; dizeler söyledi Nazım'dan 'güzel günler göreceğiz çocuklar'. Ona ben de inanıyorum. Başlasın ama artık!"

"Mahallede bir halt etsem hop anamın kulağına! Kargalar söylermiş. Öyle derdi anam. Köyde çitlembik ağacına konmuş kargayı lastik sapanla vurmam da rastlantı olur mu hiç! Kargaların gelip hücrede beni bulması da rastlantı değil. Ne öyküler var daha! Hepsini bir bir anlatacağım. Bu öyküler bitmeden dertlerimiz bitmeyecek; kafama koydum."

"Boş ver bunları şu yunuslara bak! Bizim tekneyle yarışıyorlar. Aslanlarım! Martılar da onların üstünde, inip yükseliyorlar. Denetliyorlar sanki. İşte böyle olacaksın Tarıkçığım, en güzeli yarışmak. Biz kazansak o ne yitirir? O kazansa biz ne yitireceğiz. Hele şu martılar. Başka işleri yok sanki. Dünya böyle güzel işte! Yukarılarda parça parça bulutlar da keyfini çıkarıyorlar her şeyin!"

Gece düşünceleri

8 Mart 2015

Çoğu zaman geceleri uyku girmez gözüme. Otururum, duvarlarla bakışırız. Bir şiir gelir aklıma, mısralarında kaybolurum. Hafif yeşilimsi, kahverengi gözleri anımsarım. İyice kaybolurum içinde, beni içine sürükler. Kendimi rengarenk bir yerde bulurum, mutluluk damarlarımda dolaşır, bedenimden bir çıkar, bir girer... Sonra ufacık bir sesle irkilirim. Kendime gelirim, hayallerimden koparım. Sessiz ve soğuk odamı hissederim, tenim üşür, içim titrer. Yalnızlığımla yüzleşirim, benim gerçeğim olduğunu kabullenirim. Sonbahar'ın acımasız soğuğuna inat bir sigara yakarım... yüreğime işleyen ezgilerden birini açarım, ne olur ne olmaz belki birden etkilenir yine bir şiir yazmak gelir içimden. Kalemim kağıdım o yüzdendir hep yanımda olur. Suskunluğum gecenin sessizliğine eşlik eder, adeta bölmemek istercesine, o sakinliği bozmamak için... Ama içim içime sığmaz, kelimeler dudağımdan dökülmez ama yüreğimde taşmaya hazır bir kazan kaynar... Sorular takip eder fokurdamayı, cevap bulamadığım sorular... Merak kaplar içimi, acaba birileri şu an ne yapıyor... Uyuyorlar mı, yoksa uykuları bölünüyor mu... Sonra bir tavşanın hızla oradan oraya koşmasını izlerim, imrenirim ona. Koşmak, sadece koşmak isterim o an. Hızla, beni kimsenin tanımadığı bir yere. Ve koşarken endişelerimi, korkularımı yavaşça silkelemek isterim... Gökyüzüne ilişir gözlerim. Bazen yıldızlar görünür, bakışırım onlarla, ama gözükmedikleri zaman kendimi daha da yalnız hissederim. Düşün, onlar bile eşlik etmiyor bana şu an! Geriye sadece fondaki müzik kalıyor... Uçan kuşlardan bahsediyor... Aklıma güvercin ve martılar gelir. Onlara özenmeye başlarım. Kanat çırptıkça korkular, kötülükler, öfke azalsa.... Uzağa gitsem, tek derdim fırtına olsa... Ama bu sadece hayallerde mümkün. Sonra müzik biter, iyice üşürüm. İçeriye girerim.

[2012]

Beni soracaksan...

Beni soracak olursan
Tanımak istersen
Gördüğünle aldanma
Bir yargıya varma
Dilin yanar ahımı alırsan

Beni saçımı okşayan rüzgara sor
Her sabah doğan güneşe sor
Küçük bir çocuğun gülüşüne sor
Denizin hırçın dalgalarından öğren hırçınlığımı
Güvercin kanadına sor mutluluktan uçan yüreğimi
Nehrin durgun sularından öğren suskunluğumu
Ceylanların gözlerine sor kırılganlığımı
Dağların doruğundan öğren isyankarlığımı
Geceleri yıldızlara eşlik eden aya sor yoldaşlığımı
Şair'in kalemine sor sevdamı
Minik bir bebeğin yüreğinden öğren haylaz kalbimi....
[18.06.2012]

Alman Edebiyatı #3 Bertolt Brecht

E madem Alman yazarlardan bahsedeceğim dedim, Bertolt Brecht'i atlamamak gerek. Ben Brecht'i hem özel hayatımda kimi fikirleri ve eserleriyle severim hem de öğrenimim gereği mutlaka okuyorum.
Bertolt Brecht 20. yy. Alman Edebiyatının en önemli şairlerinden ve tiyatro oyunu yazarlarındandır. 'Epik tiyatro' veya bir başka deyimle 'Diyalektik tiyatro'nun da kurucusudur. 'Epik' burada 'efsane, kahramanlık' temalı değil. Bu siyasal amaçlı bir tiyatrodur. Brecht'in Marksizm-Leninizm yakınlığının bunda elbette payı var. Çünkü amaç; klasik tiyatronun aksine sadece toplumun elit tabakasına değil, esas halka yer vermek. Ayrıca hedef kitle de emekçi halk'tır. Seyircinin kendini oyuna kaptırmaması önemlidir. Oyunun gerçek olmadığını hatırlatmak için oyun esnasında açıklamalarla oyun kesilir, hatta seyirciye doğrudan hitap edilir.
Brecht, 1933 Parlamento yangını'ndan ('Reichstagsbrand') sonra yurtdışına kaçmak zorunda kaldı ve 1935'de Naziler tarafından vatandaşlıktan çıkarıldı. İsveç ve Finlandiya'dan sonra, Hollywood'a gitmiş, fakat tutunamamış.
Eserleri genellikle öğretişel oyun, kapitalizm ve toplum eleştirisi, sömürge sistemini açığa çıkarmak ile ilgilidir.



Fotoğraftaki kitaplar ise:
Aşk şiirleri
Puntila Ağa ile Uşağı Matti (Herr Puntila und sein Knecht Mattı)
Evet diyenle Hayır diyen (Der Jasager. Der Neinsager)
Galilei’nin Yaşamı (Leben des Galilei)
Bay Keuner'in Öyküleri (Geschichten vom Herrn Keuner)
Sezuan’ın İyi İnsanı (Der gute Mensch von Sezuan)

Alman Edebiyatı #2 Ingeborg Bachmann, Anne Frank ve Anna Seghers

Bu defa aynı dönemlerde yaşamış, benzer konuları işlemiş 3 kadın yazardan bahsetmek istiyorum.



İngeborg Bachmann, 18 yaşında Jack Hamesh isimli bir yahudiye aşık olmuş Avusturyalı bir yazardır. Fotoğraftaki kitabı İkinci Dünya Savaşı sonrası tuttuğu günlüklerden ve Jack'in ona yazdığı mektuplardan oluşuyor. Maalesef bildiğim kadarıyla Türkçe'ye çevirilmemiştir, zaten henüz 2011 yılında yayımlanmış. Bachmann o döneme 'hayatımın en güzel yazı' demiş. Genel anlamda eserlerinde toplum yapısını ve İkinci Dünya Savaşı dönemindeki durumları eleştirmiştir. Romanların ve diğer eserlerinin yanı sıra şiir de yazmıştır.

Yahudi bir ailenin kızı olan Anne Frank İkinci Dünya Savaşı edebiyatının simge isimlerindendir. Ailesiyle Nazi Almanyasından kaçıp Hollanda'ya sığınmış ve iki yıl bir evin arkasındaki bölmede saklanmıştır. Orada iki yıl boyunca tuttuğu günlüğü, 14 yaşında yaşamını bir Toplama kampında yitirdikten sonra 'Anne Frank'ın hatıra defteri' isimli bir kitapta toplanmıştır. Kitabın Türkçe'si mevcuttur. Bir de yaşadıklarını, çeşitli öyküler vs. yazdığı bir kitabı daha vardır.

Anna Seghers, gerçek ismiyle Netty Radvány, de yahudi bir ailenin kızı olarak Almanya'da benim yaşadığım kentte doğmuştur. Alman Komünist partisine yakınlığı ve Nazi Almanya'sından kaçmak zorunda olmasıyla bilinir. Yurtdışından faşizm'den kaçanların durumunu ve İkinci Dünya Savaş'ı üzerine yazmaya devam etmiştir. Yanılmıyorsam Türkçe'ye çevirilmiş eserleri mevcut

Ben üçünü de herkese tavsiye ederim. Huzurlu geceler :)



Alman Edebiyatı #1 Klaus Mann

Alman edebiyatından da biraz bahsetme kararı aldım. Tam içindeyim, bu biraz Almanca'yı anadil seviyesinde iyi bilmemden hem de okuduğum bölümden kaynaklanıyor.
O zaman üniversitede antifaşist yazarlara ilgisiyle bilinen bi hocam sayesinde tanıştığım Klaus Mann, Klaus Heinrich Thomas Mann, ile başlayalım.



Kendisi edebiyat çalışmalarına Weimar Cumhuriyeti döneminde başlamış, dönemin kapalı kapılar ardında konuşulan konularına değinmiştir. Bu nedenle daima aykırı bir yazar olmuştur. 1933 yılında yükselişe geçen Nasyonelsosyalizm baskısıyla Almanya'yı terk etmek zorunda kalmıştır. Bu da ele aldığı konuların değişmesine, onun artık Nazilerle kalemiyle savaşan cesur bir yazar olmasına neden olmuştur. Bunun en büyük örneği 'Volkan, Göçmenlerin Romanı' (Der Vulkan, Roman unter Emigranten) isimli eseridir. Edebi yeteneği ve eserleri ölümünden sonra keşfedilmiştir. Almanca sürgün edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilmekte Klaus Mann günümüzde.

Klaus Mann, bugün bile Almanya dahil, geniş çevrelerce maalesef çok bilinmez. O daha çok ünlü Alman yazar Thomas Mann'ın oğlu (ve diğer ünlü bir yazar Heinrich Mann'ın yeğeni) olarak bilinir. Kendisi de sadece böyle anılmaktan pek de hoşlanmazmış ve kökenini 'hayatımın en acı sorunu' olarak görürmüş. Ama babası Thomas Mann, 'gerçekten inanıyorum ki, o, jenerasyonunun en iyilerinden biriydi, hatta belki en iyisiydi' demiş Klaus Mann'ın ölümünden sonra.

Almanca'ya hakim olanlar Klaus Mann kitapları konusunda biraz daha şanslı. Türkçe'de sadece Mefisto isimli Romanı oyunlaştırılmış haliyle ve de 'Çağının Çocuğu' isimli otobiyografisi mevcut.

Görseldeki kitaplar ise:
Yedinci Melek. Tiyatro oyunları (Der siebente Engel. Theaterstücke)
Dış doktorları ve sanatkarlar. Denemeler, konuşmalar, eleştiriler 1933-1936 (Zahnärzte und Künstler. Aufsätze, Reden, Kritiken 1933-1936)
Volkan. Göçmenlerin Romanı (Vulkan. Roman unter Emigranten)

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Ekmek ve gül! Brot und Rosen!



8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun!

Aslında söylenecek çok şey var, ama hangi birinden başlasak bilemiyorum. Bir başlasak herhalde sonu gelmeyecek.

Keşke kendi günümüzde isteklerimiz ve dileklerimiz erkek merkezli olmasaydı. Kadınların içinde bulunduğu durum, şiddet vs. bizleri bunlara karşı dileklere itiyor ister istemez. Ama ne güzel olurdu değil mi, hepimiz özgürce dilediğimiz gibi bu günü kutlayabilseydik, şiddet, taciz, kadın cinayetleri bugünde dilimizde olmasaydı. Bunun olabilmesi için topluma, erkeklere ve en çok biz kadınlara iş düşüyor. Unutmayın, erkeği eğiten ve yetiştiren aslında bir yerde kadın’dır. Onlara dev aynası tutmayı bıraktığımızda küçülmeye başlayacak ve bizleri kendilerinden alçakta göremeyecekler.
Virginia Woolf ne güzel özetlemiş aslında bunu:
"Kadınlar gerçeği söylemeye başlarsa erkeğin aynadaki görüntüsü küçülmeye başlar; yaşam karşısındaki uyumsuzluğu yok olur. Aynadaki görüntü son derece önemlidir, çünkü canlılığı pekiştirir. Bunu elinden aldığımızda erkek, kokaini elinden alınan bir uyuşturucu bağımlısı gibi ölüp gidebilir."

'yazmak' konusuna gelince, Woolf'un dediği gibi 'Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”

Kadın, yaşam, özgürlük!
Jin, jiyan, azadî!
Frau, Leben, Freiheit!

ses seda

7 Mart 2015

Arkadaşlar hoş geldiniz!
Hep çok konuşan ve anlatan bir çocuk ve yetişkin oldum. Bir şey anlatmaya başladım mı, susturabilene aşk olsun. Bundan utanmıyorum. Hoşlanmayanlar kadar bu yanımı sevenler var. Onlar, benim kendimi hatasız, uzun ama kırmadan ifade etmek istememi bilirler. Benim için önemlisi bunu başarabilmek.
Ses seda'nın sözlükteki tanımı ise: haber, iz, alamet, belirti vs.
İstedim ki zamanla burada bir 'ses seda çıksın' benden. Gönlümden geçenler, hayatıma dokunanlar burada yankı bulsun. Sizin gönlünüzden geçenlere de ses olabilirsem, o zaman pek bir bahtiyar olurum.
Işte bu yüzden 'ses seda'.

ses seda

6 Mart 2015

Arkadaşlar merhaba!

Ben hep çok konuşan, çok anlatan bir çocuk, ergen ve yetişkin bir birey oldum. Bir şey anlatmaya, fikrimi beyan etmeye başladım mı, susturabilene aşk olsun. Bundan utandım mi? Hayır. Çünkü bundan hoşlanmayanlar olduğu kadar, bu yanımı sevenler de var. Onlar, benim kendimi hatasız, uzun ama kırmadan, karşımdakini önemsediğimden kelimeleri iyi seçtiğimi bilirler. Benim için önemli bunu başarabilmek, umarım başarabiliyorumdur da.
Gel gelelim ses seda'nın sözlükteki tanımına: haber, iz, alamet, belirti vs.
İstedim ki zamanla burada bir 'ses seda çıksın' benden. Gönlümden geçenler, hayatıma dokunanlar burada yankı bulsun, kelimeler ses seda olsun. Bir de sizin gönlünüzden geçenlere de ses seda olabilirsem, o zaman pek bir bahtiyar olurum.
Işte bu yüzden de 'ses seda'!

Kitap okumayı, fotoğraf çekmeyi, yeni ve şirin yerler keşfetmeyi, bazen esince kağıt-kalemle bir şeyler karalamayı pek seviyorum. Bu yüzden zamanla bu konulara ilişkin paylaşımlar yapmak istiyorum.