10(!) Kitap Mimi

30 Mart 2015

Sevgili kitapkurdu arkadaşım Ahu beni etiketlemiş. Hem de asla hayır diyemeyeceğim bir konu ile ilgili. Hemde kitaplar ile güzel bir mimde. On sevdiğimiz kitabı sayıyormuşuz. Yapmayin, etmeyin arkadaşlar. Ben bir çok kitabı çok seviyorum ve 'en sevdiklerin hangisi' denince kan ter içinde kalırım. En azından sandimizi deneyelim :)

Bir de, ben bu blog dünyasının azıcık acemisiyim, pek de anlamam böyle şeylerden, ama 'katılmayanı dövüyorlar' diye tehdit etti Ahu :)

1. Franz Kafka - Dava
2. Bertolt Brecht - Der gute Mensch von Sezuan
3. Ayfer Tunç - Ömür Diyorlar Buna
4. Ahmed Arif - Leylim Leylim / Leyla Erbil'e mektuplar
5. Johann Wolfgang von Goethe - Faust
6. Agatha Christie - On Küçük Zenci
7. Agatha Christie - Doğu Ekspresi'nde Cinayet
8. Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna
9. E. T. A. Hoffmann - Der Sandmann ('kum adam')
10. Oruç Aruoba - De ki İste

(Liste sıralamasının herhangi bir anlamı yok. Bir ranking değil bu.)

Bahar Okuma Şenliği icin kitap listem

Uzun bir adan sonra tekrar merhaba :)
Çoktandır, ta kışın, yapmak istediğim, ama cesaret edemediğim bir etkinliğe katılmaya karar verdim.
Kitap okumayı biraz daha heyecanlandırmak ve farklı tarzda kitaplarla da tanışmak için ben de sevgili Pinuccia'nın düzenlediği Bahar Okuma Şenliği'ne katılmaya karar verdim. Listemi hazırlamam tam bir karın ağrısı oldu bana, sanırım şenliğin en zor kısmı bu oldu benim için :) Ama olsun, bundan sonrası kolay geçecek demektir :)
Bu yazımda hem tüm kategorileri hem de benim okumak istediğim kitapları paylaşacağım. Yazar ve kitapların isimlerinin yanı sıra, yayınevi ve sayfa sayısı hakkında bilgi de mevcut. Listem henüz tam değil, bir kaç eksik bilgi ve kategoriyi zamanla eklemeye çalışacağım.

Hadi o zaman iyi şenlikler! :)

1. Kategori (10 puan): Yaşar Kemal'den bir kitap. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz ustaya saygı kategorisi.
Yaşar Kemal - Deniz Küstü , Yapı Kredi Yayınları, 419 sayfa.

2. Kategori (10 puan): Bir çizgi roman veya foto roman.

3. Kategori (10 puan): Bir iki kitabını okuyup külliyatını okumayı gönlünüzden geçirdiğiniz bir yazardan bir kitap.
Mehmed Uzun - Aşk gibi Aydınlık Ölüm gibi Karanlık, Gendaş Kültür, 374 sayfa.

4. Kategori (10 puan): 1001 kitap listesinden bir kitap.
George Orwell - Hayvan Çiftliği, Can Yayınları, 152 sayfa.

5. Kategori (10 puan): Mizahi türde, eğlenceli bir kitap.
Şebnem Burcuoğlu – Kocan Kadar Konuş, DEX Yayınevi, 220 sayfa.

6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
Ödön von Horváth - Jugend ohne Gott ('Allahsız Gençlik'), Suhrkamp, 142 sayfa.

7. Kategori (10 puan): Daha önce okuduğunuz bir kitapta bahsi geçtiği için merak edip okumak istediğiniz bir kitap.
Seçtiğiniz kitabı söylerken bu kitabın daha önce hangi okuduğunuz kitapta geçtiğini de belirtin lütfen.

8. Kategori (10 puan): İsminde bahar mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların bahar mevsiminde geçtiği bir kitap.
Joanne Greenberg - Sana gül bahçesi vadetmedim, Metis Edebiyat, 280 sayfa.

9. Kategori (10 puan): Bir yazarın tavsiye ettiği bir kitap.
Kitabınızı söylerken hangi yazarın bu kitabı nerede tavsiye ettiğini de belirtin lütfen.
Ahmet Hamdi Tanpınar - Yaşadığım gibi, Dergah Yayınları, 535 sayfa.
(Ayfer Tunç'un tavsiyesi, kaynak)

10. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.

11. Kategori (10 puan): Bir öykü kitabı.
Sunay Akın - Bir Çift Ayakkabı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 184 sayfa.

12. Kategori (10 puan): Sizinle aynı ay doğmuş bir yazar veya şairden bir kitap.
Aziz Nesin - Sondan başa, Adam Yayınları, 184 sayfa.

13. Kategori (10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap.
José Mauro De Vasconcelos - Şeker Portakalı, Can Çocuk Yayınları, 182 sayfa.

14. Kategori (10 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış kadın bir yazardan bir kitap.
Doris Lessing - Das goldene Notizbuch ('Altın Defter'), Fischer Verlag, 800 sayfa.

15. Kategori (10 puan): Biyografi/otobiyografi/anı türünde bir kitap.
Demet Altınyeleklioğlu - Pargalı ve Hatice, Artemis Yayınları, 842 sayfa.

16. Kategori (10 puan): Bir savaş romanı. (Fantastik savaşlar kapsam dışı)
Erich Maria Remarque - Im Westen nichts Neues ('Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'), Kiepenheuer & Witsch Verlag, 336 sayfa.

17. Kategori (10 puan): Çok uzun süredir okumaya niyetlenip okumayı sürekli ertelediğiniz bir kitap.
Patrick Süskind – Kontrabaß ('Kontrabas'), Diogenes, 96 sayfa.

18. Kategori (Her kitap 10 puan, 3 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 50 puan): Dünya edebiyatından üç kitap.
Kitapların biri Latin Amerika, biri Uzakdoğu, biri Balkan edebiyatından olmalı. Türk edebiyatı kapsam dışı.
Latin Amerika: Gabriel García Márquez - Die böse Stunde (Şer Saati), Deutscher Taschenbuch Verlag, 150 sayfa.
Uzakdoğu: Haruki Murakami - Sahilde Kafka
Balkanlar: -

19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): Aynı yazardan üç kitap. (Kitaplar aynı seriye ait olabilir).
1. Ahmet Ümit - Sultanı Öldürmek (ebook).
2. Ahmet Ümit - Beyoğlu Rapsodisi, Everest Yayınları, 551 sayfa.
3. Ahmet Ümit - Bab-ı Esrar (ebook).

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Yeni yazarları keşfetmek lazım. Kim bilir şimdiye kadar hiçbir kitabını okumadığımız ama çok seveceğimiz ne çok yazar var. Bir Türk kadın, bir Türk erkek, bir yabancı kadın, bir yabancı erkekten olmak üzere toplam 4 kitap okumanız gerekiyor.
1. Akilah Azra Kohen - Fi, Destek Yayınları, 600 sayfa.
2.
Yekta Kopan – Aile Çay Bahçesi, Can Yayınları, 144 sayfa.
3. Christa Wolf - Kassandra, Suhrkamp, 179 sayfa.
4. John Green - Das Schicksal ist ein mieser Verräter ('Aynı yıldızın altında'), Deutscher Taschenbuch Verlag, 333 sayfa.

21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Karakterlerin bulundukları kitaba isim verdikleri dört kitap.
1. Anne Frank - Anne Frank Tagebuch ('Anne Frank'ın Hatıra Defteri'), Fischer Verlag, 316 sayfa.
2. Agatha Christie - Hercule Poirots Weihnachten ('Noel'de Cinayet'), Fischer Verlag,
Türkçe çeviride kullanılan isimde kahramanın kendi ismi geçmese de, hem orjinal dilinde hem de Almanca'da geçtiği için kategoriye uygun olacağını düşündüm)
3. Orhan Pamuk - Cevdet Bey ve Oğulları.
4. Cengiz Aytmatov - Dshamilja ('Cemile'), Suhrkamp Verlag, 123 sayfa.

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
Seçilen tema: polisiye roman.
1. Friedrich Dürrenmatt - Der Richter und sein Henker ('Hakim ve Celladı'), rororo Verlag, 128 sayfa.
2. Alper Canıgüz - Oğullar ve Rencide Ruhlar, İletişim Yayıncılık, 204 sayfa.
3. Agatha Christie - Acı Kahve.
4. Agatha Christie - Elefanten vergessen nicht ('Filler de Hatırlar'), Fischer Verlag, 207 sayfa.

Furuğ Ferruhzad #1Yeniden Merhaba Diyeceğim Güneşe

9 Mart 2015

Yeniden merhaba diyeceğim güneşe
Gövdemde akan nehirlere
Bulutlar gibi uzayıp giden düşünceme
Benimle birlikte kuru mevsimlerden gecen
Bahçemdeki ağaçların hüzünlü büyümesine
Gecenin kokusunu hediye eden kargalara
Yaşlılık biçimim olan ve aynada yaşayan anneme
Tekrarlanan şehvetimle döllenen yeryüzüne
Yeniden merhaba diyeceğim
Geliyorum, geliyorum, geliyorum,
Saçlarımla: Yeraltı kokularının devamı
Gözlerimle: Karanlık tecrübesiyle
Duvarların ötesinden kopardım dallarımla,
Geliyorum, geliyorum, geliyorum,
Ve aşkla dolu avluda bekleyen kıza
Yeniden merhaba diyeceğim.

Okudum: Vedat Türkali - Bitti bitti bitmedi

(...) Ustalıklı roman akışının yanı sıra kullanılan tarihsel veriler, Vedat Türkali'nin kitabına Ermeni sorunu konusunda gerçekten değerli bir belge niteliği kazandırmış. Soykırımın canlı tanığı Dede'nin siyasal örgütlenmeler üzerine anlattıkları da son derece önemli. Genelde azınlıklar, özelde ise Ermeni, Rum ve Kürt kırımları konusunda TKP'nin, hatta genelde Türk solunun tavrı, bazı istisnalar dışında, pek de tutarlı olmadığından, bu tarihi yaşamış bir Ermeni şahsiyetin bu konudaki değerlendirmelerine keşke daha geniş yer verilebilmiş olsaydı. (...) Her halükârda kitap, 1915'in 100. Yıldönümü'nde bu konuda yayımlanan ve yayımlanması beklenen birçok eser arasında önemli bir yer tutacak.
-Doğan Özgüden-

(...) Bildiğim kadarıyla, hassas ve örselenmiş ruhları müzikle tedaviye başlamak iyi bir yöntem. Siz de, sözcüklerin ve yazının müziğiyle benzer bir şey yapıyorsunuz. Sanatın ve sanatçının böylesi bir derman olma, tabiplik görevi de var herhalde. Hastalığıyla yüzleşmeye zorlananlarda, ilk başlarda, büyük öfke patlamaları da ortaya çıkabiliyor. Siz böylesi patlamalara da yüreğinizi siper etmektesiniz kuşkusuz. Bu da henüz insani aşamaya geçememiş sınıflı toplumlardaki (gerçek) aydın-Sanatçı'nın kara yazgısı olmalı. Bir "psikiyatri seansı" gibi algılanmalı yazdıklarınız (...)
-Haluk Gerger-

(...) Kürt meselesi, Ermeni meselesi, faşizm, Anadolu isyanları, katliamlar, ırkçılık, sosyalist mücadele, Ortadoğu'da olanlar, Nazi dönemi, Evren dönemi gibi hem güncel hem tarihi birçok konuda (...) ve de Ermeni sosyalisti Paramaz'ın Beyazıt'ta asılması ve son sözleri gibi çok ama çok önemli ve çarpıcı simgelerle (...) onun duygusunun bizim Erdal Eren'imizle örülmesi gibi çok anlamlı, derinlikli bir kurguyla (...) içine düştüğüm bu romandan hazine bulmuş da zenginleşmiş olarak çıktım.
-Nihat Behram-



Vedat Türkali'nin 'Bitti bitti bitmedi' isimli kitabını bitirdiğimde içimi bir burukluk kapladı. Sonu beni sarstığından mıdır bilemiyorum...
Kitabı sevmiş, son sayfaları bir kaç güne yayarak okumuştum, bitsin istememiştim açıkçası. Kitabı bir tarihçi olarak çok beğendiğim buradan belli oluyordur. Siz de benim gibi tarih ile ilgiliyseniz ve de özellikle 'Ötekiler'in kaderini ve tarihini merak ediyor, kayıtsız kalamıyorsanız, bir an önce okuyun. Kitap yüzeysel dahi olsa bize, kürtlerin ve sosyalistlerin Diyarbakır 5 no'lu zindanında yaşadıklarını ve Ermenilerin bu ülkede başına neler geldiğini anlatıyor... yüzeysel oluşu bence sorun değil, sonuçta tarihle alakası çok olsa da bu bir roman. Yine de insana kattıkları çok.
Okurken zorlandığım kısımlar ise anakarakkter Tarık'ın kendi ile yaptığı konuşmalardı. Bazen kendine mi yoksa başka bir karakterle mi konuşuyor anlayamadım tam. Fakat belki asıl amaç buydu. Bu kafakarışıklığı Tarık'ın karışık iç dünyasıyla eşit olabilir.

Kitaptan bir kaç alıntı:

"Gülümsedi; dizeler söyledi Nazım'dan 'güzel günler göreceğiz çocuklar'. Ona ben de inanıyorum. Başlasın ama artık!"

"Mahallede bir halt etsem hop anamın kulağına! Kargalar söylermiş. Öyle derdi anam. Köyde çitlembik ağacına konmuş kargayı lastik sapanla vurmam da rastlantı olur mu hiç! Kargaların gelip hücrede beni bulması da rastlantı değil. Ne öyküler var daha! Hepsini bir bir anlatacağım. Bu öyküler bitmeden dertlerimiz bitmeyecek; kafama koydum."

"Boş ver bunları şu yunuslara bak! Bizim tekneyle yarışıyorlar. Aslanlarım! Martılar da onların üstünde, inip yükseliyorlar. Denetliyorlar sanki. İşte böyle olacaksın Tarıkçığım, en güzeli yarışmak. Biz kazansak o ne yitirir? O kazansa biz ne yitireceğiz. Hele şu martılar. Başka işleri yok sanki. Dünya böyle güzel işte! Yukarılarda parça parça bulutlar da keyfini çıkarıyorlar her şeyin!"

Gece düşünceleri

8 Mart 2015

Çoğu zaman geceleri uyku girmez gözüme. Otururum, duvarlarla bakışırız. Bir şiir gelir aklıma, mısralarında kaybolurum. Hafif yeşilimsi, kahverengi gözleri anımsarım. İyice kaybolurum içinde, beni içine sürükler. Kendimi rengarenk bir yerde bulurum, mutluluk damarlarımda dolaşır, bedenimden bir çıkar, bir girer... Sonra ufacık bir sesle irkilirim. Kendime gelirim, hayallerimden koparım. Sessiz ve soğuk odamı hissederim, tenim üşür, içim titrer. Yalnızlığımla yüzleşirim, benim gerçeğim olduğunu kabullenirim. Sonbahar'ın acımasız soğuğuna inat bir sigara yakarım... yüreğime işleyen ezgilerden birini açarım, ne olur ne olmaz belki birden etkilenir yine bir şiir yazmak gelir içimden. Kalemim kağıdım o yüzdendir hep yanımda olur. Suskunluğum gecenin sessizliğine eşlik eder, adeta bölmemek istercesine, o sakinliği bozmamak için... Ama içim içime sığmaz, kelimeler dudağımdan dökülmez ama yüreğimde taşmaya hazır bir kazan kaynar... Sorular takip eder fokurdamayı, cevap bulamadığım sorular... Merak kaplar içimi, acaba birileri şu an ne yapıyor... Uyuyorlar mı, yoksa uykuları bölünüyor mu... Sonra bir tavşanın hızla oradan oraya koşmasını izlerim, imrenirim ona. Koşmak, sadece koşmak isterim o an. Hızla, beni kimsenin tanımadığı bir yere. Ve koşarken endişelerimi, korkularımı yavaşça silkelemek isterim... Gökyüzüne ilişir gözlerim. Bazen yıldızlar görünür, bakışırım onlarla, ama gözükmedikleri zaman kendimi daha da yalnız hissederim. Düşün, onlar bile eşlik etmiyor bana şu an! Geriye sadece fondaki müzik kalıyor... Uçan kuşlardan bahsediyor... Aklıma güvercin ve martılar gelir. Onlara özenmeye başlarım. Kanat çırptıkça korkular, kötülükler, öfke azalsa.... Uzağa gitsem, tek derdim fırtına olsa... Ama bu sadece hayallerde mümkün. Sonra müzik biter, iyice üşürüm. İçeriye girerim.

[2012]

Beni soracaksan...

Beni soracak olursan
Tanımak istersen
Gördüğünle aldanma
Bir yargıya varma
Dilin yanar ahımı alırsan

Beni saçımı okşayan rüzgara sor
Her sabah doğan güneşe sor
Küçük bir çocuğun gülüşüne sor
Denizin hırçın dalgalarından öğren hırçınlığımı
Güvercin kanadına sor mutluluktan uçan yüreğimi
Nehrin durgun sularından öğren suskunluğumu
Ceylanların gözlerine sor kırılganlığımı
Dağların doruğundan öğren isyankarlığımı
Geceleri yıldızlara eşlik eden aya sor yoldaşlığımı
Şair'in kalemine sor sevdamı
Minik bir bebeğin yüreğinden öğren haylaz kalbimi....
[18.06.2012]

Alman Edebiyatı #3 Bertolt Brecht

E madem Alman yazarlardan bahsedeceğim dedim, Bertolt Brecht'i atlamamak gerek. Ben Brecht'i hem özel hayatımda kimi fikirleri ve eserleriyle severim hem de öğrenimim gereği mutlaka okuyorum.
Bertolt Brecht 20. yy. Alman Edebiyatının en önemli şairlerinden ve tiyatro oyunu yazarlarındandır. 'Epik tiyatro' veya bir başka deyimle 'Diyalektik tiyatro'nun da kurucusudur. 'Epik' burada 'efsane, kahramanlık' temalı değil. Bu siyasal amaçlı bir tiyatrodur. Brecht'in Marksizm-Leninizm yakınlığının bunda elbette payı var. Çünkü amaç; klasik tiyatronun aksine sadece toplumun elit tabakasına değil, esas halka yer vermek. Ayrıca hedef kitle de emekçi halk'tır. Seyircinin kendini oyuna kaptırmaması önemlidir. Oyunun gerçek olmadığını hatırlatmak için oyun esnasında açıklamalarla oyun kesilir, hatta seyirciye doğrudan hitap edilir.
Brecht, 1933 Parlamento yangını'ndan ('Reichstagsbrand') sonra yurtdışına kaçmak zorunda kaldı ve 1935'de Naziler tarafından vatandaşlıktan çıkarıldı. İsveç ve Finlandiya'dan sonra, Hollywood'a gitmiş, fakat tutunamamış.
Eserleri genellikle öğretişel oyun, kapitalizm ve toplum eleştirisi, sömürge sistemini açığa çıkarmak ile ilgilidir.



Fotoğraftaki kitaplar ise:
Aşk şiirleri
Puntila Ağa ile Uşağı Matti (Herr Puntila und sein Knecht Mattı)
Evet diyenle Hayır diyen (Der Jasager. Der Neinsager)
Galilei’nin Yaşamı (Leben des Galilei)
Bay Keuner'in Öyküleri (Geschichten vom Herrn Keuner)
Sezuan’ın İyi İnsanı (Der gute Mensch von Sezuan)

Alman Edebiyatı #2 Ingeborg Bachmann, Anne Frank ve Anna Seghers

Bu defa aynı dönemlerde yaşamış, benzer konuları işlemiş 3 kadın yazardan bahsetmek istiyorum.



İngeborg Bachmann, 18 yaşında Jack Hamesh isimli bir yahudiye aşık olmuş Avusturyalı bir yazardır. Fotoğraftaki kitabı İkinci Dünya Savaşı sonrası tuttuğu günlüklerden ve Jack'in ona yazdığı mektuplardan oluşuyor. Maalesef bildiğim kadarıyla Türkçe'ye çevirilmemiştir, zaten henüz 2011 yılında yayımlanmış. Bachmann o döneme 'hayatımın en güzel yazı' demiş. Genel anlamda eserlerinde toplum yapısını ve İkinci Dünya Savaşı dönemindeki durumları eleştirmiştir. Romanların ve diğer eserlerinin yanı sıra şiir de yazmıştır.

Yahudi bir ailenin kızı olan Anne Frank İkinci Dünya Savaşı edebiyatının simge isimlerindendir. Ailesiyle Nazi Almanyasından kaçıp Hollanda'ya sığınmış ve iki yıl bir evin arkasındaki bölmede saklanmıştır. Orada iki yıl boyunca tuttuğu günlüğü, 14 yaşında yaşamını bir Toplama kampında yitirdikten sonra 'Anne Frank'ın hatıra defteri' isimli bir kitapta toplanmıştır. Kitabın Türkçe'si mevcuttur. Bir de yaşadıklarını, çeşitli öyküler vs. yazdığı bir kitabı daha vardır.

Anna Seghers, gerçek ismiyle Netty Radvány, de yahudi bir ailenin kızı olarak Almanya'da benim yaşadığım kentte doğmuştur. Alman Komünist partisine yakınlığı ve Nazi Almanya'sından kaçmak zorunda olmasıyla bilinir. Yurtdışından faşizm'den kaçanların durumunu ve İkinci Dünya Savaş'ı üzerine yazmaya devam etmiştir. Yanılmıyorsam Türkçe'ye çevirilmiş eserleri mevcut

Ben üçünü de herkese tavsiye ederim. Huzurlu geceler :)



Alman Edebiyatı #1 Klaus Mann

Alman edebiyatından da biraz bahsetme kararı aldım. Tam içindeyim, bu biraz Almanca'yı anadil seviyesinde iyi bilmemden hem de okuduğum bölümden kaynaklanıyor.
O zaman üniversitede antifaşist yazarlara ilgisiyle bilinen bi hocam sayesinde tanıştığım Klaus Mann, Klaus Heinrich Thomas Mann, ile başlayalım.



Kendisi edebiyat çalışmalarına Weimar Cumhuriyeti döneminde başlamış, dönemin kapalı kapılar ardında konuşulan konularına değinmiştir. Bu nedenle daima aykırı bir yazar olmuştur. 1933 yılında yükselişe geçen Nasyonelsosyalizm baskısıyla Almanya'yı terk etmek zorunda kalmıştır. Bu da ele aldığı konuların değişmesine, onun artık Nazilerle kalemiyle savaşan cesur bir yazar olmasına neden olmuştur. Bunun en büyük örneği 'Volkan, Göçmenlerin Romanı' (Der Vulkan, Roman unter Emigranten) isimli eseridir. Edebi yeteneği ve eserleri ölümünden sonra keşfedilmiştir. Almanca sürgün edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilmekte Klaus Mann günümüzde.

Klaus Mann, bugün bile Almanya dahil, geniş çevrelerce maalesef çok bilinmez. O daha çok ünlü Alman yazar Thomas Mann'ın oğlu (ve diğer ünlü bir yazar Heinrich Mann'ın yeğeni) olarak bilinir. Kendisi de sadece böyle anılmaktan pek de hoşlanmazmış ve kökenini 'hayatımın en acı sorunu' olarak görürmüş. Ama babası Thomas Mann, 'gerçekten inanıyorum ki, o, jenerasyonunun en iyilerinden biriydi, hatta belki en iyisiydi' demiş Klaus Mann'ın ölümünden sonra.

Almanca'ya hakim olanlar Klaus Mann kitapları konusunda biraz daha şanslı. Türkçe'de sadece Mefisto isimli Romanı oyunlaştırılmış haliyle ve de 'Çağının Çocuğu' isimli otobiyografisi mevcut.

Görseldeki kitaplar ise:
Yedinci Melek. Tiyatro oyunları (Der siebente Engel. Theaterstücke)
Dış doktorları ve sanatkarlar. Denemeler, konuşmalar, eleştiriler 1933-1936 (Zahnärzte und Künstler. Aufsätze, Reden, Kritiken 1933-1936)
Volkan. Göçmenlerin Romanı (Vulkan. Roman unter Emigranten)

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Ekmek ve gül! Brot und Rosen!



8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun!

Aslında söylenecek çok şey var, ama hangi birinden başlasak bilemiyorum. Bir başlasak herhalde sonu gelmeyecek.

Keşke kendi günümüzde isteklerimiz ve dileklerimiz erkek merkezli olmasaydı. Kadınların içinde bulunduğu durum, şiddet vs. bizleri bunlara karşı dileklere itiyor ister istemez. Ama ne güzel olurdu değil mi, hepimiz özgürce dilediğimiz gibi bu günü kutlayabilseydik, şiddet, taciz, kadın cinayetleri bugünde dilimizde olmasaydı. Bunun olabilmesi için topluma, erkeklere ve en çok biz kadınlara iş düşüyor. Unutmayın, erkeği eğiten ve yetiştiren aslında bir yerde kadın’dır. Onlara dev aynası tutmayı bıraktığımızda küçülmeye başlayacak ve bizleri kendilerinden alçakta göremeyecekler.
Virginia Woolf ne güzel özetlemiş aslında bunu:
"Kadınlar gerçeği söylemeye başlarsa erkeğin aynadaki görüntüsü küçülmeye başlar; yaşam karşısındaki uyumsuzluğu yok olur. Aynadaki görüntü son derece önemlidir, çünkü canlılığı pekiştirir. Bunu elinden aldığımızda erkek, kokaini elinden alınan bir uyuşturucu bağımlısı gibi ölüp gidebilir."

'yazmak' konusuna gelince, Woolf'un dediği gibi 'Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”

Kadın, yaşam, özgürlük!
Jin, jiyan, azadî!
Frau, Leben, Freiheit!

ses seda

7 Mart 2015

Arkadaşlar hoş geldiniz!
Hep çok konuşan ve anlatan bir çocuk ve yetişkin oldum. Bir şey anlatmaya başladım mı, susturabilene aşk olsun. Bundan utanmıyorum. Hoşlanmayanlar kadar bu yanımı sevenler var. Onlar, benim kendimi hatasız, uzun ama kırmadan ifade etmek istememi bilirler. Benim için önemlisi bunu başarabilmek.
Ses seda'nın sözlükteki tanımı ise: haber, iz, alamet, belirti vs.
İstedim ki zamanla burada bir 'ses seda çıksın' benden. Gönlümden geçenler, hayatıma dokunanlar burada yankı bulsun. Sizin gönlünüzden geçenlere de ses olabilirsem, o zaman pek bir bahtiyar olurum.
Işte bu yüzden 'ses seda'.

ses seda

6 Mart 2015

Arkadaşlar merhaba!

Ben hep çok konuşan, çok anlatan bir çocuk, ergen ve yetişkin bir birey oldum. Bir şey anlatmaya, fikrimi beyan etmeye başladım mı, susturabilene aşk olsun. Bundan utandım mi? Hayır. Çünkü bundan hoşlanmayanlar olduğu kadar, bu yanımı sevenler de var. Onlar, benim kendimi hatasız, uzun ama kırmadan, karşımdakini önemsediğimden kelimeleri iyi seçtiğimi bilirler. Benim için önemli bunu başarabilmek, umarım başarabiliyorumdur da.
Gel gelelim ses seda'nın sözlükteki tanımına: haber, iz, alamet, belirti vs.
İstedim ki zamanla burada bir 'ses seda çıksın' benden. Gönlümden geçenler, hayatıma dokunanlar burada yankı bulsun, kelimeler ses seda olsun. Bir de sizin gönlünüzden geçenlere de ses seda olabilirsem, o zaman pek bir bahtiyar olurum.
Işte bu yüzden de 'ses seda'!

Kitap okumayı, fotoğraf çekmeyi, yeni ve şirin yerler keşfetmeyi, bazen esince kağıt-kalemle bir şeyler karalamayı pek seviyorum. Bu yüzden zamanla bu konulara ilişkin paylaşımlar yapmak istiyorum.