Okudum: Yekta Kopan - Aile Çay Bahçesi

2 Mayıs 2015



Yekta Kopan'ın yeni romanı Aile Çay Bahçesi'nin, çoğu kadının kendinden izler bulacağı unutulmaz bir kahramanı var: Müzeyyen... Aile yaşamının gizli şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla kendi varlığının silinmeye başladığını hisseden bir kadın... Kopan'ın romanı, güçlü, okuru kıskaca alan bir anlatımla sarsıcı bir finale uzanıyor.
(Tanıtım Bülteninden)



Kitabın baş kahramanı Müzeyyen. Olup bitenleri de onun ağzından okuyoruz. Bir çok kadının başına gelenleri ve gelebilecekleri anlatıyor. Müzeyyen'in hayatı kız kardeşi Çiğdem'in doğumundan sonra değişiyor. Şevkatlı bir anneye, fakat ise yaramaz, gözü dışarıda bir babaya sahip. Müzeyyen, kardeşinden - nefret ediyor demeyelim - ama ona karşı maalesef güzel duygular besle(ye)miyor. Kitabın sonlarına gelindiğinde iki kız kardesin aslında birbirinden çok da farklı olmadıkları, bir çok ortak noktaya sahip oldukları anlaşıyor.

Uzun bir tren yolculuğunda okudum ben Aile Çay Bahçesi'ni. Tren yolculukları oldum olası beni farklı düşünceler alemine ışınlar. Kitabı bitirdiğimde, kapattım ve kapağına uzun süre baktım. Kitabı beğenmeken ziyade, Yekta Kopan'ın bir erkek olarak kadın psikolojisini bu kadar iyi tanımasına ve de kadınlarla empati kurabilmesine hayran kaldım.
Her saniyesi gözümün önünde. Çiğdem'in salonun ortasında ağlama krizine girişi. Yatırınca gözleri kapanan bebeğinin elbisesi yırtıldığı için çığlık çığlığa bağırması. Benim panik içinde salona koşmam. Küçük kızına bir şey oldu korkusuyla içeri girmeye çalışan annemin dengesini yitirişi. Çamaşır suyu kokan ellerinin boşlukta sallanışı. Bir dal arar gibi. Bir dal.
O salı günü annem son kez el salladı ve gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder